AİLE ORTAMI ÇATIRDIYOR

Mübarek üç ayların en bereketlisi Ramazan ayı içindeyiz.

Bu ayların feyiz ve bereketinden mahrum bırakılmayız inşallah.

Aslında boşanma gibi aileyi olumsuz etkileyen konuların bizim gibi halkının yüzde 99’u Müslüman olan ülkelerde en son konuşulması ve yazılması gereken konu olması gerekir.

Ama hiçte öyle değil.

Hatta her yıl daha da kötüye gidiyoruz.

Ekonomik politikalar mı, eğitim politikaları mı, temelsiz teknoloji kullanımı mı tam olarak bilemiyorum.

Kimseyi de peşinen suçlamıyorum.

Ama bir gerçek var

Aile ortamı çatırdıyor..

İstatistik kurumunun evlenme ve boşanma ile ilgili yaptığı bir açıklama var. Her halde hepinizin dikkatini çekmiştir.

TÜİK’e göre Türkiye'de geçen yıl evlenen çift sayısı 565 bin 435, boşanan çift sayısı ise 171 bin 881 oldu. Yani evlenenlerin sayısının yüzde 30’u kadar da boşanmalar söz konusu

Adliyelere gittiğinizde hepimizi derinden üzmesi gereken bu boşanma olaylarının tartışmalarına, hatta kavgalarına şahit olursunuz.

Ne acı değil mi?

Aile olmak için, akraba olmak için bir arayla gelenler adliye önünde düşman gibi kavga ediyorlar.

Bunun için ülkemizde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ihdas edildi.

Çok gerilere gidelim.

Hatta ülkemizin yokluk yıllarına uzanalım.

Ülkemizde öyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı falan da yok

Ama ailede büyükler var. Sofra adabı var. Bir de sevgi ve saygı bağı var.

Evin kadını üretme de mahir, idare de otorite idi.

Çocuklar anneden izinsiz bir hareketin içinde bulunmazlardı.

Bulunamazlardı.

Akraba, dost ve komşular da çocukların yetişmesine katkı sunarlardı.

Kızlar için yıllarca el emeği, göz nuru çeyiz hazırlanırdı.

Erkek çocuklarını da, evini beslesin diye meslek sahibi yapma gayreti vardı.

Edep ve terbiyenin yanında ‘Komşu ne der’, “El alem ne der’ duygusu hakimdi.

Şimdi öyle mi?

Biraz da çuvaldızı kendimize batıralım.

Baba çocuğun sadece ihtiyaçlarını karşılayınca görevini yaptığını iddia ediyor. Annelerin bazısı çalışıyor, bazısı da ‘Günden’, ‘Güneş’ den çocuğuna zaman ayıramıyor.

Aile de büyükler atıldı. Anne, baba ve çocuklar televizyon ile akıllı telefona muhtaç hale geldi.

Sofra adabı kalktı.

Baba; eşin veya çocukların uygun olmayan davranışları karşısında sert üslup kullanınca ya evden uzaklaştırılır, ya da haddi bildirilir.

Sonra da kendisini, eve yabancı gibi hissettirilir.

Aile nedir?

Aile evlilik, kan ya da evlat edinme bağlarıyla birbirine bağlı, tek bir hane halkı oluşturan, karı-koca, ana-baba, kız ve oğul, kız ve erkek kardeş olarak her biri kendi toplumsal konumu içinde birbirlerini karşılıklı etkileyen, ortak bir kültür yaratan, paylaşan ve sürdüren bireyler grubudur.

Çocuğun yetişmesinden başarı ya da başarısızlıklarından yalnızca veya yüzde yüz anne-babayı sorumlu tutmak da doğru değildir.

Her çocuk ailenin parçasıdır. Fakat çocuğun yetişmesi ve gelişmesinde okulun ve en geniş anlamda toplumunda sorumlulukları vardır.

“Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı, Söz ola ağulu aşı, Yağ ile bal ede ” sözündeki kişiliği taşıyan aile büyüğü dışlandı. Mahalle büyüğü de çoktan tarihe gömüldü.

Şimdi ‘Senin kızın, benim oğlum’ revaçta.

Dizilerdeki gibi hayat isteniyor. Genç evlilerde gelecek yerine, marka tartışması yaşanıyor.

Görkemli yaşam beklentisi ağır bastığı için mevcut durumu kimseyi mutlu etmiyor.

Erkeklik görevini yapmayanla, kadınlık görevini yapmayanların boşanmasına bir şey diyemeyiz.

Ama lüzumsuz tartışmalarla yuva yıkanlara destek veren anne babalara da methiye düzemeyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi