TARİHİN KOKUSUNA YOLCULUK

Bugün Edirne ye kadar olan yolculuğa çıktık. Afyon, Eskişehir Bursa, Çanakkale, Gelibolu Edirne ve İstanbul’u ziyaret edip dönme niyetiyle yoldayız. Bursa da, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu ecdadımız Osman Gazi’ye, Orhan Gazi’ye, Ulu Camiye, Gelibolu da Çanakkale şehitlerimize, Edirne de Selimiye Camiine, İstanbul’un hepsine Konya dan selamlarınızı götürüp, onların da selamlarını sizlere getireceğim inşallah.

Memleketimizin her tarafı tarihin ve ecdadımızın kokusunu bize tattırıyor elhamdülillah. Her bir köşesinde atalarımızın hatırası var.

Birliği, beraberliği, yiğitliği bize miras bıraktılar çok şükür.

Cenk etmişler, cihad etmişler, gaza etmişler, gazi olmuşlar, şehadet şerbetini içmişler ama haksız yere kimsenin malına, canına, ırzına, namusuna göz dikmemişler.

O da bizim kimliğimize yeter de artar.

Bizim kimliğimiz bu.

Bu kimlikle yaşamaya çalışıyoruz, bu kimlikle dolaşıyoruz.

Niye mi?

İşte ecdadımın bize mirası.

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethinden hemen sonra, emri altında çalışan bir Hristiyan mimara görev vermişti. Daha sonra teftişe çıktığında, emir verdiği gibi yapmamıştı Hristiyan mimar. Buna çok sinirlenen Sultan Mehmed, Hristiyan mimarın kolunu kesmişti.

Eli kesilen mimar, Cihan Padişahı Fatih Sultan Mehmed Han’ı Kadı Hızır Bey’e dava etti. Kadı Hızır Bey, Fatih Sultan Mehmed’in yakın dostu idi. Normalde  Fatih’e  ”es-Sultan ibnü’s Sultan el Gazi Ebu’l-Feth Muhammed Han-ı Sani” diye hitap ediyordu.

Fatih Sultan Mehmed davalı olduğu için ona herhangi bir insana kullandığı hitap ile ”Murad oğlu Mehmed” şu saatte mahkemeye gelin,  diye mahkeme kağıdını gönderdi.  Sultan Mehmed duruşma günü mutevazi bir elbise ile mahkemeye gitti ve mahkeme başladı.

Mahkemelerde hakim (kadı) adaleti temsil ettiği için oturur, diğerleri ayağa kalkarak ifade verirdi. Kadı Hızır Bey Fatih’i otururken görünce ona;

”Şuanda suç murafaası üzeresin, ayağa kalk” diye ikaz etti. Fatih ifade için hemen ayağa kalktı. Kadı Hızır Bey, tüm olan  biteni inceledikten ve ifadeleri aldıktan sonra Fatih’i suçlu buldu ve kısas ayetini okuyarak, Fatih’in elinin de aynı şekilde kesilmesine karar verdi.

Cihan Padişahı olan, Dünya’yı dize getiren Fatih Sultan Mehmed Han, karara hiç itiraz etmeden saygı duyarak: ”Hüküm Şerefli olan İslam Şeriatı’nındır!”dedi.  Hristiyan mimar bu adaletin karşısında duygulanarak gözyaşları içinde ”Hakkımdan vazgeçiyorum, karşılık olarak diyeti kabul ediyorum!” dedi.

Olay tatlıya bağlandıktan sonra Fatih Sultan, Kadı Hızır Bey’e:

”Benden değil de Allah’tan korktuğun için seni tebrik ederim!” dedi. Kadı Hızır Bey’de birden ayağa kalktı ve oturduğu minderin altından topuzunu çıkararak:

”Eğer verdiğim kararı kabul etmeseydin, elimdeki bu topuzla kafana vuracaktım” dedi. Fatih’te bu cevaba karşılık olarak, kaftanının altında sakladığı hançeri gösterdi ve: ”Sen değer padişah olduğum için bana ayrıcalık tanıyıp, adalet üzere karar vermeseydin, bununla kelleni koparacaktım” dedi.

Hristiyan Mimar Müslüman oldu.

Fatih Sultan Mehmed, şahsi servetinden Hristiyan mimara ayrıca bir ev  hediye etti. Bunun üzerine Hristiyan mimar;  ”Dünya’da böyle bir adaletin eşi ve benzeri yoktur. Ben artık bu andan itibaren Müslümanım” diyerek Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu.

Allaha emanet olunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi