Niyet dua mı yemek mi?

Geçtiğimiz hafta gazetemiz manşetinde yer alan "Allah niye versin ki!..." başlıklı haberimiz üzerine olumlu ve olumsuz birçok tepki aldım.

Haberin konusu kurak geçen bir yılın ardından başta çiftçilerimiz olmak üzere hepimizi sevindiren ve yağış açısından bereketli geçen kış mevsimi için yapılan şükür duasıydı.

Sadece Sarayönü'nde değil Konya basınında da ilgiyle takip edilen haberde yapılan yağmur ve şükür duası sonrasında verilen yemek esnasında yaşanan çirkin görüntüler dile getirildi.

Yağmur ve şükür duasına gösterilen az ilginin yanı sıra yemek dağıtımı esnasında binlerce kişinin neredeyse izdihama yol açan yemek yeme, hatta yanlarında getirdikleri materyallerle evlerine pilav götürme telaşını gözler önüne serip bazı vatandaşların niyetlerinin şükür duası olmadığını açgözlülük ettiklerini haberimizde yazdık.

Durumu gözler önüne sermek için de kimilerine göre bir fazla ağır olan bir manşet kullandık.

Elbette ki manşetin ağırlığı da tepkilere neden oldu.

Gösterilen tepkileri uzun uzadıya yazıp sizleri de yormak istemiyorum. Ancak konunun muhatabı ve organizasyonunun baş aktörleri olan merkez mahalle muhtarlarının serzenişlerini de duymazdan gelmeyeceğim elbette ki.

Muhtarlarımız birçoğumuzun yüklenmek istemeyeceği bir sorumluluğu üzerlerine alarak bu etkinliği düzenlemiştir.

Kapı kapı gezerek kimin gönlünden ne kadar koptuysa, gerek nakit olarak gerekse malzeme olarak topladıklarıyla Konya pilavı döktürerek şükür ve yağmur duasına katılanlara yemek ikram etmek istemişler.

Devamında da yukarıda bahsettiğim ve gazetemiz manşetinde yer alan habere konu olan görüntülerin ortaya çıkmış. Ağır bir başlıkla dile getirdiğimiz haberden dolayı da muhtarlarımız da tepkilere maruz kalmış.

Organizasyonun içinde yer almaları nedeniyle de daha duygusal olarak işin sorumluluğunu kendi üzerlerine almışlar ve daha çok üzülmüşler.

Lafı çok uzatmadan şunu belirtmek isterim ki bu konuda muhtarlarımızın herhangi bir alınganlık içerisinde olmalarına, yaptıklarından daha fazla bir sorumluluk almalarına gerek yok.

Üstelik muhtarlarımıza bu sorumluluğu yüklemek isteyenlerin yemek esnasında en önde hareket edenler olduklarına da inanıyorum doğrusu.

Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim ki burada bazı kişilere haksızlık yapılıyor gibi durum oluştu. Saf, temiz ve güzel duygularla günün erken saatlerinde oraya gelen, istekleri sadece okunan Kur'an-ı Kerim'i ve yapılan vaazları dinlemek, şükür ve yağmur duası etmek olan vatandaşlarımız yaptığımız ağır eleştirilerden alınmasınlar lütfen.

Zaten temiz duygularla dualara eşlik edenlerin bizlere ve muhtarlarımıza bir tepki gösterdiklerini de düşünmüyorum doğrusu.

Belki de bu içtenliği taşıyan güzel insanların, kalpleri kirlenmemiş çocukların dualarıyla Allah bereketini esirgemiyordur bizlerden kim bilir.

Sonuç olarak konuyu şöyle bağlamak istiyorum ki yaşamın her yerinde olduğu gibi hepimiz birbirimizden farklı insanlarız. Herkesin hatasız davranmasına hep doğruları yapmasını bekleyemeyiz tabi ki. Ancak toplum olarak bu çirkinlikleri en aza indirecek bir kültürel yapıya sahip olabiliriz.

Bunun içinde sorumluluk başta eğitimcilerimize ve ailelerimize düşmektedir.

Aslında haberin veriliş şeklinden duyulan en büyük sıkındı ortadaki çirkin görüntülerin dile getirilmiş olmasıdır. Ne var ki yanlışları veya sorunları görmezden gelerek, gizleyerek yada örtbas ederek çözüm bulamayız.

Aksine sorunu kabullenip tepki göstermek ve bir daha benzer çirkinliklerin yaşanmaması için istişare etmek daha doğru olacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehdi DEMİR Arşivi