Ne olacak bu dövizin hali

Yaklaşık bir ay önce başlayan ve geçtiğimiz hafta tavan yapan dolardaki artış piyasaları alt üst etti doğal olarak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar faize karşı olduğunu söylese de Merkez Bankası 3 puanlık büyük bir müdahalesine karşı yine de dövizin ateşini düşürmeye engel olamadı.

Şimdi başka cumhurbaşkanı, başbakan ve iktidar partisi kurmayları dövizdeki bu artışın her ne kadar dış güçlerin bir baskısı, oyunu olduğunu belirtse de gerçek olan şu ki bu nedeni ne olursa olsun sonuçları hepimizi derinden etkileyecektir.

En basiti ben kendi işimden örnek vereyim geçen ay aldığım gazete kağıdı ile yeni aldığım gazete kağıdı arasından tam yüzde 25 fiyat daha farklı.

Üstelik bu belirsizlik ortamı nedeniyle önümüzdeki günlerde fiyatların nereye kadar tırmanacağı konusunda bir tahminde dahi bulunamıyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Haziran sonrasında ekonomideki bu manipülasyonlara son verileceğini dış güçlerin oyunlarını bozacağını belirtiyor.

Bende herkes gibi soruyorum "bir çözüm varsa neden 24 Haziran bekleniyor"

Cevap sanırım seçime müdahale için bu oyunların devam edeceği şeklinde.

***

Bence asıl sorun yıllardır bir çözüm üretilmeyen ÜRETİM SORUNU.

Ben az buçuk ekonomi bilgimle asıl sorunumuzun üretim ve dış ticaret açığı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Özal hükümetiyle ağırlık kazanan ekonomideki dışa bağımlılık günümüze kadar artarak devam etti, ediyor da.

Ekonomi dediğiniz ince hesap işi. Ama bizim ekonomimiz daha çok psikolojik ve güven ortamına bağlı.

Sayın Erdoğan İsrail'e kafa tutuyor 'one minute' diyor bütün ekonomik göstergelerimiz çok iyi.

Dış güçler baskı yapıyor ekonomi tepetaklak.

Böyle birşey olabilir mi.

Ama oluyor.

Çünkü dışa bağımlıyız. İstedikleri zaman müdahale edebiliyorlar. Ülkeyi güvensiz bir ortam gibi gösteriyorlar.

Peki biz bu denli bağımlıyken ne yapabiliriz.

Bu kafayla tabi ki hiç bir şey.

Tarım dahil bütün sektörlerde dışa bağımlıyız.

Tarım memleketinde buğdayı, eti dahi ithal ediyoruz.

Kullandığımız araçların tamamına yakını Alman, Fransız Japon arabaları.

Geçmişte SEKA kağıt fabrikası vardı. Zarar ediyor diye satıldı. Şimdi Finlandiya ve diğer AB ülkelerinden alıyoruz.

Tütün fabrikalarımız kapandı, şimdi burnumuzdan gelen yer duman yabancı menşeli.

Giyimde söz sahibiydik. O da elden gitti.

Hangi bir örneği verelim, hepsi aynı.

Peki ne üretiyoruz.

Kayda değer hiç bir şey.

Sadece yabancı firmaların taşeronliğini yapıyoruz.

Ucuz olsun diye Çin mallarını getiriyoruz. Evet arada birileri iyi kazanıyor ama ülke kaybediyor.

Bir ara Cumhurbaşkanımız doktorlara sinirlendi. Rusya Ukrayna ve Kafkaslardan ucuz doktor bile ithal ettik.

***

İşin özü artık biz özümüze dönüp üretime yönelik politikalar yürütmedikçe ekonomik krizleri yaşamaya devam edeceğiz.

İster pahalı olsun, ister maliyetli artık biz yerli üretime ve istihdama yönelik adımlar atmalıyız.

Başka çaremiz yok.

Aksi halde dış güçlerle barışırsınız paranız değer kazanır, adamların damarına basarsınız kriz yaşarsınız.

Sorun böyle devam eder de gider...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehdi DEMİR Arşivi