Marangozluk sanat olmaktan çıktı

Marangozluk sanat olmaktan çıktı
Esnaf köşesinin bu haftaki konuğu ilçemizin marangozlarından Yusuf Ceylan. Marangozlukla ilkokulda arkadaşı sayesinde tanışan Ceylan, pratik sanat okulunda marangozluk okuduktan sonra bu mesleğe atılmış. Yıllarca Konya’da çalıştıktan...

Esnaf köşesinin bu haftaki konuğu ilçemizin marangozlarından Yusuf Ceylan. Marangozlukla ilkokulda arkadaşı sayesinde tanışan Ceylan, pratik sanat okulunda marangozluk okuduktan sonra bu mesleğe atılmış. Yıllarca Konya’da çalıştıktan sonra memleket sevgisi ağır basan Yusuf Ceylan, Sarayönü’ne gelerek mesleğini burada sürdürmüş. Ahşap işleri bitip suntanın çıkmasıyla sanatın öldüğünü söyleyen Ceylan artık marangozluğun tek bir tornavidayla yapılabildiğini söyledi. İşte Yusuf Ceylan’ın hayatı, görüş ve düşünceleri:

Okulu bitirip Konya’ya gittim

1959 Sarayönü doğumluyum. Merkez ilkokuluna gittim. İlkokuldan sonra pratik sanat okulunu okudum. Halk Eğitim Merkezi’nin olduğu yerde ders alırdık. Şimdi itfaiyenin olduğu yerde de atölyemiz vardı. Orada da uygulama eğitimi alırdık. Okulu bitirdikten sonra Konya’ya gittim. Ben zaten pratik sanat okuluna gitmeden önce Ahmet Nalça’nın yanında çıraklık yapardım. Marangoz olmayı ben kendim istedim. Babam oku diye çok çabaladı ama okumadım. Muammer Nalça çok samimi arkadaşım olunca bizi oraya çekti. Konya Mobilyacılar Sitesi’nde Hulusi Aydoğan’ın yanında çalıştım. Askere gidinceye kadar orada durdum.

Ceviz çok özel bir ağaç

Bize sanat okulunda hocalar ceviz ağacıyla ilgili bir şey anlatmıştı. Ceviz ağacı belli bir yaştan sonra çevresinin resmini çekermiş. Hoca bizimle dalga geçiyor demiştik. Yıllar sonra Konya’da çalışırken bir ceviz ağacı aldık. İçinden kurt deseni çıktı. Hayret ettik. Ağaçları birbirine alıştırıp birleştirince kurt resmi ortaya çıkıyordu. O sene usta MHP’lilere büyük paralara sattı o ağaçlardan yaptığı dolapları. Demek ki doğruymuş dedik bizde.

Memleket çekti beni

Askerden gelince ortak olduk. Bir sene çalıştık. Sonra Sarayönü’ne gelip dükkan açtım. Konya daha iyiydi ama ben Sarayönü’ne gelmek istedim. Memleket çekti herhalde kendine. O zamanlar burada da çok mobilyacı vardı. Nazmi Boza, Mustafa Vural, Süreyya Aksaray, Hamdi Türkoğlu, İsmail Meriç ve daha birçok usta burada mobilyacılık yapardı. Sarayönü’ne geldiğimde dükkanımı ilk otogarın yanında evimin oraya açtım. 1981’den 1987’ye kadar orada çalıştım. 1987’de sanayide Seyit Kara’nın dükkanına kiracı olarak oturdum. Sonraları mülkiyetini aldım. Formika diye bir malzeme vardı o zaman. Çok revaçta bir malzemeydi. Sunta üzerine kaplama yapardık. Bunlardan sonra ceviz, dişbudak kaplama yapmaya başladık.

Emek azaldı tadı kaçtı

Eskiden ahşap ile çalışırken işin içinde daha çok emek vardı. Şimdi suntayla iş yapmanın hiçbir keyfi kalmadı. Şimdiki suntalar yapmacık gibi geliyor bana. Kes vidala yerine tak. Emek çekip ağaçtan kapı yapardık. Amerikan panel kapılar çıktı. Oyuncak gibi bir şey. Ağaçtan yapılan kapılar ömürlük olurdu. Emeğini inkar etmezdi. Şimdi kapılara vursan elin karşıya geçer. Ama gündemde ne varsa hangisi revaçtaysa onu yapmak zorundayız. Ahşap kapı bir haftada anca yapılır. Amerikan panel kapı bir saatte yapılır. Vatandaş fiyattan dolayı zaman içinde suntaya kaydı. Çünkü ahşap ne kadar sağlamsa, gösterişliyse fiyatı da öyle yüksek. Sunta çıkınca tabi marangozlukta kolay oldu. şimdi eli iyi kötü bir iki alet tutan marangoz oluyor.

Bir tornavida yeter

Ölçüyü alıyoruz. Ölçüye göre Konya’ya siparişi veriyoruz. CNC makineden çıkıp takılmaya hazır geliyor. Makineye bile gerek yok artık. Bir tornavidayla iş bitiyor. Fiyat yönünden, kolaylık yönünden iyi ama sanatı öldürdü. Sanat okulundan çıkan bir çocuğa şimdi kaplama yap desen yapamaz. Ağaçtan kapı yap desen yapamaz.

Eskiden daha güzeldi

Eskiden işlerimiz daha iyiydi. Emek fazla olunca kazançta fazla oluyordu. Emek olmayınca şimdi kazançta yok. maliyetler yükseliyor. Şu anda mesela piyasa çok durun. TOKİ biraz işleri hareketlendirdi. TOKİ’den önce ayda iki üç iş anca yapıyorduk. Geçmiş yıllarda hiç boş kalmazdık. İki üç yılda işlerde baya bir gerileme var. Eskiden marangoz çoktu millet iş yetiştiremezdi. Şimdi üç dört marangoz kaldı iş yok. Talep mi fazlaydı bilmiyorum.

İlgisizlik var

Sanayinin durumu çok kötü. Usta çeşitliliği az. Daha çok usta olsa, daha çeşitli işler yapılsa birbirini besler gelişir. Eski ustalardan da sıkıntı var mı bilmiyorum. Millet tedirgin olmuş bir şekilde Kadınhanı’na alışmış. Çoğu kişi en küçük bir işine Kadınhanı sanayisine gidiyor. İlçemizde bir tutkunluk problemi var. Neme lazım diyen çok ilgisizlik var. Dışarıya iş yaptırma merakımız çok fazla. İlçemizin esnafları çok fazla desteklenmiyor. Bizim bazı esnaflarımızda sıkıntı olsa da halkımızda da sıkıntı var. Hep memleketimiz iyi olsun istiyoruz ama ilçemiz bir türlü gelişmiyor.

İşimi çok sevdim

Bana göre bu işin hiçbir zorluğu yok. Zevkle yaptığın işlerin hepsi çok kolay. Eskiden bilek gücüyle yapardık. Kolay değildi. Şimdi alet edevat çıkınca, teknoloji gelişince her şey kolaylaştı. Ben bu zamana kadar hep müşterilerimi memnun etmeye çalıştım. Yaptığım bir işi kafam sarmadıysa söktüm dükkana getirdim tekrar yapıp götürüp taktım. Her zaman müşteri velinimetimiz diyerek çalıştık. İşimi çok sevdim. Şükür bu zamana kadar hiçbir sıkıntı da yaşamadık. Zaten işin düzgün olunca müşteri müşteriyi çekiyor. Reklam yapmaya övünmeye hiç gerek yok. en iyi reklam müşterinin yaptığı reklamdır.