Kendine bir bak...

En iyi yaptığımız üç şey yakınma, dedikodu ve başkalarını suçlama.

Hepimizin ortak noktası bu.

Ancak arada bir kendimize de bir bakmamız gerekir. Ne demiş atalarımız; "İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır"

Yaşadığımız sosyal ve özellikle ekonomik bunalımların ardından yakınıp bunun sorumluluğunu siyasilere yüklemeye çalışıyoruz. İçinde bulunduğumuz ortamın gereği yakınmalarımızda ve bunlarını sorumluluğunu başkalarına yüklemeye çalışmakta haklılık payımız da yok değil.

Yine de öncelikle kendimize bir bakmamız gerekir.

Siyasileri suçluyoruz.

Peki onları biz seçmedik mi?  Bizlerin arasından çıkıp güzel kırmızı koltuklara oturmadılar mı?

Bizler ideolojilerimizi bir kenara bırakıp onlarından hesap soruyor muyuz?

Her dönemde vaatlerini dinliyoruz. Yerine getirmedikleri zaman ne tepki gösteriyoruz?

***

Bırakalım şimdi siyasileri.

Ekonomik sıkıntılardan yakınmayanımız yoktur. Peki ülkede yaşanan bunca ekonomik sıkıntılara rağmen bu kadar çok özel araç sayısına ne diyeceksiniz.

Artık araçları koyacağımız park yeri bulamıyoruz. Yayalar için ayrılan bir metrelik kaldırımları bile araçlar işgal etmiş durumda.

Üstelik araçlara baktığınızda çoğu son model yabancı arabalar.

Kocasına ayrı, karısına ayrı, çocuğuna ayrı bir araba.

Bu araçlar için yurt dışına giden milyarlarca dolarlar hiç aklınıza geliyor mu?

***

İş ahlakının kalmadığından yakınıyoruz.

Yakınıyoruz da müşteriyi aldatmak, diğer meslektaşlarımızı kötülemek için de elimizden geleni yapıyoruz.

Pazarda iki domatesin yanına birde çürüğü eklenmese sanki pazarcılığa ihanet edilmiş olacak.

Müşteri komşu esnafa gitmesin diye yapmadığımız numara, söylemediğimiz yalan kalmıyor.

Bütün tezgahtarlar almak istediğiniz üründe "Sizin için fiyatı şu kadar olur" diye söyler.

Sanki babasının oğluna mal bağışlıyor. Samimi gözükmeye çalışmanın altında tamamen bir aldatmaca var.

***

Hava kirliliğinden yakınıyoruz.

Peki bunca aracın yaydığı kirli havayı herkes solumuyor mu?

Ekonomik olsun diye sanayi bölgesinde araba lastikleri yakılmıyor mu?

Daha ekonomik olsun derken hepimizin sağlığını bozan ucuz ve kalitesiz kömür yakılmıyor mu?

Kendimiz uyguluyormuş gibi çocuklarımıza nasihat veriyoruz. Çevreyi temiz tutmak gerekir diye.

Ancak bakıyorsunuz çöpler çöp bidonlarına değil de etrafına gelişi güzel atılmış.

Kendimiz uymuyorsak verdiğimiz nasihatlerin ne faydası olacak.

***

Yakınmalarımıza ve bu yakınmalara rağmen çözüm noktasında hiçbir adım atmamaya daha birçok örnek verilebilir.

Artık yakınmayı bir kenara atıp, bizler neler yapmalıyız diye kendi kendimizi sorgulamamız ve neler yapabiliriz diye düşünmemiz gerekir.

Yakınmak, insanoğluna dedikodu yaptırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu yüzden dedikodu üretecek zamanı, ülkem ve insanlık için ne yapabilirim mantığını geliştirmemizin zamanı gelmiştir.

Ne dersiniz?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehdi DEMİR Arşivi