Kadın, Aile ve İstanbul Sözleşmesi (3)

Sevgili Dostlar,

Bu anlaşmaya karşı olma sebebimin kesinlikle, aile ve kadın haklarına karşı olduğum anlamına gelmesin. Özellikle bundan önceki ve daha önceki gazete yazılarımı, hem geçmiş tarihli gazetelerden, hem de facebook sayfamdan okuyabilirsiniz.

“İstanbul Sözleşmesi” maddelerinden önce genel itibari ile başlangıcından başlamak istemekteyim.

Okumaktan sıkılmayın.

Buyurunuz efendim…

Dostlar,

Avrupa Konseyi’ne üye ülke sayısı 47 adettir. Bu konseyin amacı “Hukukun üstünlüğü”, “İnsan Hakları”, “Çoğulcu Demokrasi İlkeleri”, “Irkçılık, Hoşgörüsüzlük, Yabancı Düşmanlığını Engelleme” gibi konular ile ilgili olarak Uluslararası Sözleşmeler hazırlamak ve onaya sunmak konularında çalışmalar yapmaktır.

Kıymetli Dostlar,

Bu sözleşmenin neden özellikle Türkiye’de hazırlandığı ve isminin “İstanbul Sözleşmesi” yazıldığını ve ne kadar büyük bir tuzak olduğunun, yazı serisinin bitiminde anlayacağınızı tahmin etmekteyim.

Sevgili Dostlar,

Konumuz olan “İstanbul Sözleşmesi” ile anılan anlaşma, 11-05-2011 tarihinde Türkiye’de açılmıştır. Her şeyden önce özellikle anlaşmaların üç aşamadan geçmek suretiyle yürürlüğe girebilecekleri bilinmelidir.

Birinci aşamada, anlaşmanın -ne yazık ki– ülkemizde yazılmış olması sebebiyle, ilk imzalayan devlet Türkiye olmuştur. Anlaşmayı imzalayan ülke sayısı 45 adet olup, imzalamayan ve hiçbir şekilde katılmayan ülkeler Azerbaycan ve Rusya Federasyonu olmuştur.

İkinci aşama olan, imzadan sonra onay sürecinde anlaşmadan Ermenistan, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Liehtenstein, Litvanya, Moldova, Slovakya, Ukrayna ve İngiltere olmak üzere toplam 11 devlet çekilmiştir.

Üçüncü aşama olan “Anlaşmayı yürürlüğe koyan” Türkiye dâhil, devlet sayısı 34 olmuştur. Türkiye hariç olmak üzere, onaylayan 21 devlet tarafından ise bazı maddelere ŞERH konulmuştur.

Türkiye Devletinin ilk imzayı vermesi ile birlikte herhangi bir şerh dayatması olmamıştır. Çok zaman harcamamak adına yazmayı düşünmediğim, 21 devlet tarafından konulan ŞERH lerin neler olduğuna bakılmasını bütün okuyucularımdan özellikle istirham etmekteyim.

Değerli Dostlar,

Sözleşmenin tam başlığı “Council of Europe Convention on preventing and combating violence against women and domestic violence” olarak belirlenmiş olup,  Türkçe’ye “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi “ şeklinde çevrilmiştir.

Sözleşmede ilk gözümüze çarpan 3.maddedir. Özellikle sözleşmede “tanımlar” oluşturulurken, “Toplumsal Cinsiyet” olarak anılan bir tanıma yer verilmiştir. “Toplumsal Cinsiyet” ne anlama gelir?  Sözleşmeden aynen okuyalım “ toplumsal cinsiyet, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır;”

Evet, sevgili dostlar, “Toplumsal Cinsiyet” ile ilgili yapılan tanımı lütfen birkaç kez okuyunuz ve ne anlama geldiğini anlamaya çalışınız. “Sosyal anlamda oluşturulmuş roller” ne demektedir? Sadece “Erkek” ve “Kadın” denmemiş olup, “cinsiyetsiz” ve “ kimliksiz” nesilleri hoş görmek için bir kelime uydurulmuş ve sözleşmenin daha sonra “sözde namus” diyerek tanımladıkları yeni bir kelimesiyle birlikte oldukça sık kullanılarak çok daha tehlikeli maddeleri oluşturmak amacıyla yeni bir “cinsiyetsiz” toplum kullanılmaya başlanmıştır. “Toplumsal Cinsiyet” konusunda en sıkıntılı dayatmalardan bir tanesi Kamu ve STK (Sivil Toplum Kuruluşları) ların, "Toplumsal cinsiyet eşitliği" konusunda eğitim vermelerini istemektedir. İlginç…

Aynı maddenin f bendini okuyalım.  “‘kadın’ terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.”

Daha Sözleşmenin çok çok başındayız değil mi?

Sevgili Dostlar,

Bizler, “Çocuğa” çocuk, “Genç kıza” genç kız, “Kadına” ise kadın demez miyiz?

Soruyorum hangimiz 13-14 yaşındaki kızına “Kadın” diyebilir ki? Kucağınızda gördükleri on yaşında bir kız çocuğunu göstererek mesela, “ bu kadının ismi nedir” şeklinde bir konuşmayı istedikleri kadar sevecenlikle söylesinler yine “abes” , yine “ahmakça” , yine “adice” ve yine “şüpheli”dir.

Ötesi var ise lütfen siz söyleyin…

Dostlarım,

Daha sorunlu, çok daha tehlikeli maddeleri incelemek üzere görüşelim İnşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi