Geçmişten günümüze "Sarayönü"

Geçmişten günümüze "Sarayönü"
Claudıo Laodıceıa ele geçen bazı antik sikkeler üzerine bir değerlendirme (1)Geçmişten günümüze "Sarayönü" yazı dizisinin bu haftaki bölümünü "Claudıo Laodıceıa (Laodıceıa Combusta) dan ele geçen bazı antik sikkeler...

Claudıo Laodıceıa ele geçen bazı antik sikkeler üzerine bir değerlendirme (1)

Geçmişten günümüze "Sarayönü" yazı dizisinin bu haftaki bölümünü "Claudıo Laodıceıa (Laodıceıa Combusta) dan ele geçen bazı antik sikkeler üzerine bir değerlendirme" oluşturuyor. Claudıo Laodıceıa (Laodıceıa Combusta) dan ele geçen bazı antik sikkeler üzerine bir değerlendirme konusunun birinci bölümü:

Laodiceia, Iconium un kuzeyinde Taurus (Toros) dağlarının devamı sayılan Laodiceia dağının yola bakan yamacında kurulmuştur. Şehrin doğu ve batısında küçük dağlar yer alırken güneyi sıra dağlarla çevrilidir. Güneybatısında eski yerleşim alanlarının varlığı tespit edilmiş ve MÖ I. binyıla tarihlenen Geç Hitit şehir Devletleri ne ait yazılı eserler, aslan heykelleri kabartma eserlere rastlanmıştır. Bu eserler bugünkü yerleşimin hemen her yerinde dağınık halde bulunmaktadır. Laodiceia nın, Hellenistik dönemde askeri hat üzerindeki yolların güvenliğini sağlamak için kurulmuş bir Seleucus kolonisi olduğu düşünülmektedir. Strabon un Laodiceia Combusta adıyla belirttiği şehir, Hellence de Laodikeia tês katakekaumenês (Laodiceia Catacecaumene den-Laodikeia Kekavméni) olarak anılmış olmalıdır. Catacecaumene, “yanık” anlamına gelmektedir. Ancak bu, Strabon un bahsettiği volkanik alanlar olan Lydia daki (günümüzde Kula) ve Mysia daki Catacecaumene den (yanık alanlardan) farklıdır. Laodikeia Katakekaumene de (Laodiceia Catacecaumene) zemin, volkanik değildir, kireçlidir. Bu isim, seyyahlar ve araştırmacılar tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır. Şehrin bu adla anılmasının kökeni açıkça bilinmemekle birlikte, bir zamanlar volkanik bir alan olduğu iddiası, Antikçağ da bölgede yaşanmış bir yangın hadisesi ya da işletilmiş olan maden ocaklarından esinlenerek bu adın verilmiş olduğu gibi farklı görüşler devam etmektedir. Augustus döneminde de şehre Roma kolonisi yerleştirilmiş ve muhtemelen 41 yılında Claudius tarafından yeniden yapılandırılarak şehre imparatorun sülale adı olan “Claudius” eklenerek Claudio Laodiceia adı verilmiş ve imparator tarafından onurlandırılmıştır. Laodiceia, bazen Lycaonia, bazen de Phrygia da gösterilmişse de Jones şehrin daha çok Phrygia da olması gerektiğini belirtmektedir. Antoninus Pius döneminde Lycaonia nın bir kısmı provincia Cilicia ya, bir kısmı da provincia Galatia ya bağlanınca; Laodiceia, Galatia da kalmıştır. Bölgedeki üç büyük şehirden birisi olan Laodiceia diğer ikisi gibi sikke basan şehirlerdendir. Laodiceia Küçük Asia nın batısını güney-güneydoğu ve Syria ya bağlayan önemli bir yol istikametinde yer almıştır. Şehrin hemen yakınından geçen yollar sebebiyle hemen her dönemde şehir; idari, siyasi, dini ve ekonomik gibi çeşitli amaçlarla yoğun bir trafiğe maruz kalmıştır. Şehrin, Asia Minor yarımadasının batıyı, doğuya ve güneye bağlayan bir noktada buluşan mevkii, askeri ve stratejik olduğu kadar, Antikçağ da Musevilik ve Hıristiyanlık gibi tek tanrılı dinlerin faaliyet alanı haline gelmesine ve dini değerlerin derin izler bırakmasına da sebep olmuştur. Çeşitli amaçlarla ihtiyaçlarını karşılamak üzere Antik dönemde şehre dışarıdan gelen seçkin insanların bu dönemde şehrin çok yönlü gelişimine katkıda bulundukları söylenebilir. Yerel ve uluslararası çok yönlü alış-verişler ve ticari faaliyetler de şehirde ve çevresinde en üst seviyede yaşanmış olmalıdır. Antikçağ da saygın, eğitimli, kültürlü, askeri, idari, ticari ve dini ilişkilerle kendini yetiştirmiş insanların şehrin siyasi, dini ve sosyo-kültürel hayatına yaptığı katkının yüksek olabileceği düşünülmelidir. Henüz tamamıyla gün yüzüne çıkarılmamış olan bu zengin Antik kültür, halen toplumda çeşitli şekillerde yaşamaktadır. Tarihi Malzeme Olarak Sikkeler ve Claudia Laodiceia Sikkeleri İnsanoğlunun yaşamının ürünü olan her malzeme, tarihe farklı yönlerden ışık tutar. Öncelikle bir değişim aracı olan sikkeler, maden değeri, ekonomik ve mali değeri, her iki yüzündeki tasvir ve yazılarla tarihi bilgiler sunması bakımından büyük önem taşırlar. Sikkenin durumuna, darpedildiği madene (bakır, tunç, gümüş, altın, elektrum vb) ve üzerinde taşıdığı bilgilere bakılarak devrin yöneticisi, yerel yöneticisi, darpedeni, efsane ve mitolojileri, toplumda iz bırakan tarihi, siyasi ve sosyal hadiseleri, sanat zevki, teknolojisi vb gibi çok geniş konularda fikirler verebilir. Küçük bir değişim aracından bu kadar çok ve çeşitli bilgi edinmenin mümkün olması, tarih yazarlarının bu hususa özel ilgi göstermelerini gerektirmektedir. Bu çerçevede bu çalışmada sadece Laodiceia Combusta dan ele geçen ve Avrupa müzayede salonlarında değer bulan Roma devri sikkelerinden birkaç örnek üzerinde değerlendirme yapılacaktır. Bu çalışma, bulunabilecek diğer örneklerle zenginleştirilebilir, genişletilebilir. Roma devri sikkelerinin, Augustus döneminden itibaren toplumun ortak ideali haline getirilen “Romalılık” (Romanitas) bilincinin oluşmasında büyük etkisinin olduğu görülebilmektedir. MÖ 130 dan itibaren Küçük Asia da Roma hakimiyetinin oluşmasıyla, Hellen dünyasının hemen her yerinde farklı mitolojik, efsanevi figürler ve tasvirlerle bezenmiş sikkeler yerine, özellikle Diocletianus döneminde standartlaşan tasvirler, ekonomik sorunlara çözüm getirmese de, motiflerde birlik ve beraberliği sağlamıştır. İnce bir siyasetle de olsa imparatorun gücünü hemen her yerde görmek isteyen Augustus tan başlayarak sikkelerin, ekonomik, mali ve siyasi üç temel fonksiyonu yerine getirmesi beklenmiştir.