CADILAR NEDEN KADINDIR?

Cadılık konusunun en önemli özelliklerinden birisi de erkeklerin de cadı olabilmesine rağmen suçlananların yüzde sekseninden fazlasının kadın olmasıydı. Bu, doğal olarak, 1500 ve 1650 yılları arasındaki dönemde, Avrupa’da kadınlara yapılan muamele hakkında önemli bir fikir vermekteydi.

Nasıl olur da nüfusun yarısı böyle bir zan altında kalır ve genellikle nüfusun diğer yarısının tekelinde olan böylesine dehşet verici bir muameleye katlanmak zorunda kalırdı?

Cevap, erkeklerin kadınlara duyduğu korkuda ve evlilik aracılığıyla onları kontrol etme çabalarında yatıyor.

Yaşlı dullar ve evde kalmış kadınlar (o dönemde kırk yaş üstü kadın böyle değerlendirilirdi) artık herhangi bir erkeğin kontrolünde değildi ve bu sayede kendi doğalarına teslim olmakta özgürdüler. Hz. Havva ilk günahı başlatan olduğu için, kadınlar tehlikeli olarak görüldüler. Doymak bilmez iştahlarını ancak evlilik yoluyla kontrol altında tutabilirlerdi.

Çoğu erkeğin gözünde kadın, hayat verici olduğu kadar kolayca ölümü getiren de olabilirdi. Köylerde ebelik görevini üstlenenler, genelde bitkilerden ve doğal ilaçlardan anlayan ve annelerinden kendilerine geçmiş sözlü geleneklerin alıcısı olan yaşlı kadınlar olurdu. Bu kadınlar, erkeklerin anlamadığı pek çok şey bilirlerdi; yeri geldiğinde kendilerini korumak için lanete ve kara büyüye başvurabilirlerdi.

Diğer taraftan bu sözde "bilge kadınlar” aynı zamanda o kadar savunmasızdılar ki cadılıkla suçlanacak olurlarsa hiçbir erkek onları korumayacaktı. Bu kadınları doğal kurbanlar hâline getiren işte bu korunmasızlık oldu.

Ayrıca kadın, güzelliğini yitirdiğinde ve çocuk doğuramaz hâle geldiğinde artık toplum için yararsız ve potansiyel olarak tehlikeli görülmeye başlanırdı. Yalnız, tuhaf veya kötü huylu bir kadın, özellikle sivri dilli ve bakılamayacak kadar çirkinse iyi bir hedef olabilirdi. Bazen kadınları cadılıkla suçlamanın sebepleri parasaldı; bazı zengin dul kadınlar mülküne göz dikmiş erkek akrabaları tarafından suçlanabiliyorlardı.

  1. yüzyılda Avrupa’da patlak veren cadı çılgınlığı, özünde kadın haklarında görülen bir yoksullaşma sürecidir. Cadı avcılığı, kadınların Ortaçağ’da keyfini sürdükleri hakların ellerinden alınması yönünde atılmış beceriksiz, ancak ilk gerçek adımdır.

Evlilikten doğan mülkiyet hakları bütün Avrupa'da çoktan azaltılmaya başlanmış, loncalara katılmaları kısıtlanmış ve erkek ile kadın arasındaki maaş farkı hızla yükselmeye başlamıştı.

Cadıları, kocasız yaşlı kadınlar olarak tarif etmek, görece daha yaşlı ve bazen de zengin kadınların hareketlerini kontrolde erkeklere kesinlikle yardımcı oluyordu.

Bu yazı Laris Morris’in Kırmızı Yayınları tarafından basılan “Şarlatanlığın Tarihi” isimli kitabının 230 ve 231. sayfalarından alınmıştır. Pek çok ilginç bilginin yer aldığı kitabı okumanızı tavsiye ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi