Hacer DAĞBAKAN

Hacer DAĞBAKAN

Ah! Eski zaman

Her söz;  Ah eski günler! diye başlıyor, her şey eskiden güzeldi serzenişi yükseliyor.

Sobalı evler özleniyor, üzerinde kestane pişirilen, mandalina kabukları yakılan, çerezi kavurga olan. Bahçesinde çiçekler, meyve ağaçları bulunan.

Dön arkana bak, dön bu güne bak. Sende eski günlerin parçasısın, eski günlerin güzelliğinin hangisi kalmış sende?

İnsanlar birbirinden uzaklaşıyor, samimiyetsiz samimiyetler girdabında boğuluyoruz.

Mekanın önemi yok, birlikte yaşadığımız insanlardı hayatı güzelleştiren!

Sahi nereye gitti o güzel insanlar?

Dostlar, dostluklar?

Kaybettik iyiye güzelliğe dair ne varsa.

Dost dediklerimiz, dost olmadıklarını gösterdiler birer birer.

Dost olmadığımızı gösterdik belki de!

“İğne çuvaldız meselesi”

Dostluk güven ister, ihaneti sevmez

Dostluk paylaşım ister, bencilliği sevmez.

Dostluk çocuk gibidir bazen haylazlık etmek de ister.

Bir fincan kahve, bir bardak çay lezzetini kaybetmişse

Muhabbete tat katmıyorsa

Dertleşecek kimse kalmamışsa

Dostluk da içi boşaltılmış kavramdır şimdi!

İçten, samimi, çıkarsız,  yalansız, riyasız, başarınızı başarısı, yenilginizi yenilgisi, kaybınızı kaybı, derdinizi derdi kabul eden birilerini bulabilirseniz bırakmayın peşini. Tükenmek üzere olan  bir neslin son türleridir onlar!

Antikacıların yanına

Kaybolan değerler dükkanı açmak lazım.

Eski eşyalara sahip çıktığımız kadar, saf temiz duygularımıza sahip çıkamıyoruz.

Geçmişten geleceğe değişmeyen kadim madde bağımlılığımızdan ötürü...

Çoğumuzun aradığı bir tutam samimiyet, bir tutam sevgi, bir tutam saygı, bir tutam anlayış, bir çimdik insanlık işte yaşanacak kocaman bir dünya!

Ne geçmiş özlersin, ne geleceğe hasret yaşarsın insanca yaşamaya başlarsın.

Geçiyor günler heyula içinde

Ölüm acılarla yarış halinde

Yaşam sessiz ve kederli

Ölüm kol geziyor

Biz mi ölüme yürüyoruz ölüm mü gelip bizi buluyor?

Bildiğim bir şey varsa ölüyoruz.

Dostça, insanca yaşamalı

Unutmamalı

Nasıl yaşadıysak öyle hatırlanırız

Şimdi kaybolan değerler dükkanını ziyaret zamanı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hacer DAĞBAKAN Arşivi